Suriye şiddet sarmalına geri mi dönüyor? | Kuzeydoğu Suriye’de “çok dilli, çok kimlikli” toplantı Şam yönetimini ürküttü; Şam, “Müzakere çabalarına darbe vuruldu” diyerek Paris toplantısından çekildi

Kuzeydoğu Suriye’de bileşenlerin “Çok dilli, çok kimlikli” Ortak Tutum Konferansı sonrası merkezi Şam yönetimi, yakın zamanda Paris’te yapılacağı açıklanan toplantıdan çekildiğini açıklamasının etkisi sahaya yansımaya başladı. Şam, görüşmeden çekilmesini, “Müzakere çabalarına darbe vuruldu” ifadesi ile açıklarken Suriye Demokratik Güçleri, Şam’a bağlı güçlerin ateşkesi defalarca ihlal ettiğini, kontrolündeki bölgelere ağır silahlarla 22 saldırı gerçekleştirdiğini ileri sürdü. Normalleşme kapsamında Kuzeydoğu Suriye’den çekilmeye başlayan ABD yönetimi ise, çekilmeyi yavaşlatma kararı aldı.

Kuzeydoğu Suriye’nin Şam yönetimine entegre olması amacıyla 10 Mart’ta imzalanan 8 maddelik anlaşma, Şam silahlı güçlerinin sahil kesimlerinde Alevilere, ülkenin güneyindeki Süveyda kentinde ise Dürzilere yönelmesi sonrası sahada uygulamaya geçirilemedi. Merkezi sisteme entegre olması istenen etnik ve dini kimlikler, Kuzeydoğu Suriye Yönetimi öncülüğünde Haseki’de “Ortak Tutum Konferansı’nda taleplerini ortaklaştırdı.

Ademi merkeziyet ve federalizim talebi

“Birlikteliğimizi güçlendiren çeşitlilik ve yarınımızı inşa eden iş birliği için hep birlikte” sloganıyla düzenlenen ve yaklaşık 500 temsilcinin katılımıyla gerçekleşen Kuzey ve Doğu Suriye Bileşenleri Ortak Tutum Konferansı, sonuç bildirisinin okunması ile sona erdi. Sünni ve Alevi Arap, Kürt, Türkmen, Süryani-Asuri-Keldani, Ermeni, Ezidi ve Çerkez temsilcilerin imzası ile yayınlanan sonuç bildirisinde, ülkede sorunların çözümünün ademi merkeziyetçilik veya federalizm ile mümkün olabileceği vurgulandı.

Fidan devrede

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, toplantıdan bir gün önce Şam’a ani bir ziyaret gerçekleştirdi. Fidan Şam’da Suriye Dışişleri Bakanı Esaad Hasan Şeybani ve geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile durum değerlendirmesi yaptı. Görüşme sonrası X platform üzerinden açıklama yapan Fidan, görüşmelerde bilhassa güvenlik meseleleri üzerinde durduklarını söyledi. Fidan, “Suriye’nin egemenliğine ve siyasi birliğine yönelik iç ve dış tehditlere yoğunlaştık. Görüşmelerimizde, İsrail’in Suriye’yi hedef alan faaliyetlerini de ele aldık. İsrail bölgemizi istikrarsızlaştırma politikası izlemektedir. İsrail’in politikalarına geçit verilmemesi, uluslararası toplumun ortak sorumluluğudur. Türkiye olarak, Suriye’nin terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleyi desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

Şam’ı adres gösterdiler

Toplantı sonrası Şam yönetimi tarafından yapılan açıklamada ise, SDG’nin düzenlediği konferansın “müzakere çabalarına darbe vurduğu” belirtilerek, Paris’te yapılması planlanan toplantılara merkezi yönetimin katılmayacağı ifade edildi. Suriye Geçici Yönetimi Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, toplantı için Şam adres gösterildi. Açıklamada, “SDG ve uluslararası arabuluculara, görüşmelerin yalnızca Şam’da yapılacağı, SDG tarafından herhangi bir ön koşul öne sürülemeyeceği ve görüşmelerin yanlızca entegrasyona odaklanacağı, yeni taleplerin gündeme getirilemeyeceği iletildi” denildi.

Müzakereler çıkmaza girdi

Paris görüşmeleri, SDG ve Kuzeydoğu Suriye’deki kurumları devlet yapılarına dahil etmeyi ve Kürtleri Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olarak tanımayı öngören 10 Mart tarihli anlaşmanın uygulanması konusunda tıkanan görüşmeleri canlandırmayı amaçlıyordu. Kuzeydoğu yönetiminin, ademi merkeziyetçilik talep etmesi ve Şam’ın bunu ‘’ayrılıkçılık’’ diyerek reddetmesiyle müzakereler şimdilik çıkmaza girdi.

Çatışmalı süreç ve insan kaybı

Şam’ın görüşmelerden çekilmesi Suriye’deki azınlık topluluklarını, ülkedeki gelecekleri konusunda endişelendirdi. Suriye’de HTŞ ağırlıklı geçici hükümetin iktidara gelmesinden bu yana, Şam’ın kontrolündeki silahlı güçlerle çıkan çatışmalarda üç bini aşkın insan yaşamını yitirdi ve yaralandı.

Çatışmaların ayak sesleri

Şam ile Kuzeydoğu yönetimi arasında görüşmelerin tıkanması sonrası sahada yeniden saldırı ve şiddet olaylarında artış yaşanması dikkat çekti. Suriye Demokratik Güçleri (DSG), Şam’a bağlı Türkiye destekli silahlı grupların, ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Rojava’da 22’den fazla saldırı gerçekleştirdiğini ileri sürerek, saldırıların derhal durdurulması çağrısı yaptı.

“Şam hükümeti çatısı altında faaliyet gösteren gruplar, Deyrezor, Deyr Hafer, Tişrin Barajı ve Til Temir başta olmak üzere birçok bölgede ateşkesi defalarca ihlal etmeye devam ediyor” ifadesini yer verilen açıklamaya şöyle devam edildi:

“Bu gruplar, ağır silahlar kullanarak, kara saldırıları düzenleyerek ve Deyrezor’daki üslerimizi hedef almak için Fırat Nehri’ni geçmeye çalışarak Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine 22’den fazla kez saldırdı.”

SDG, bu saldırıların Şam ve Kuzeydoğu Suriye Yönetimi arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşma ve Halep’teki Kürt mahallelerinin yönetimiyle ilgili Nisan ayında varılan anlaşmayla çeliştiğini belirtti. Diyaloğa hazır olduğunu belirten SDG, Şam ve bağlı grupları, “tüm ihlalleri derhal durdurmaya ve anlaşmanın şartlarına uymaya” çağırdı.

“Çaresiz değiliz”

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanlığı üyesi Sipan Hamo ise açıklamasında, Suriye’deki azınlık topluluklarının, ülkedeki gelecekleri konusunda endişeli olduğunu belirterek, HTŞ kökenli yeni hükümetin iktidara gelmesinden bu yana, devlet yanlısı güçlerle çıkan çatışmalarda yüzlerce Alevi ve Dürzinin öldürüldüğünü ileri sürdü. Hamo, “Otoriter yaklaşımın ve siyasi katılığın sürdürülmesinin, Baas Partisi’nde olduğu gibi yenilgiye ve dağılmaya yol açacağını” vurgulayarak, “Bu yol devam ederse SDG, Suriye ordusuna katılmayacak. Alternatif seçeneklerimiz var ve çaresiz değiliz” dedi.

ABD, Suriye’den çekilmeyi yavaşlatıyor

Beyrut merkezli El Ahbar gazetesinin haberine göre, Washington, geçiş döneminin yarattığı çalkantılara karşı koymak için çekilme planlarını açıklamış olmasına rağmen Suriye’deki askeri varlığını güçlendiriyor, üs kurma ve eğitimlere devam ediyor.

Haberde, ABD Dışişleri Bakanlığı ile Pentagon ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) arasında Suriye’deki askeri varlık ve üs ve personel sayısı konusunda oluşan görüş ayrılıkları her geçen gün daha da belirginleştiği aktarıldı. Habere şöyle devam edildi:

Bu görüş ayrılıklarının ortasında, özellikle ülkedeki kargaşa ve istikrarsızlık göz önüne alındığında, dengenin hâlâ Washington’ın stratejik çıkarlarına hizmet eden bir askeri varlığın sürdürülmesinden yana olduğu görülüyor.

ABD’nin Deyr ez-Zor Valiliği’ndeki askeri varlığını sonlandıracağını ve aralarında iki büyük üssün (Konoko Gaz Tesisi ve Ömer Sahası) de bulunduğu üç üssün tahliye edileceğini açıklamasına ve bir ay önce gerçekleşmesi beklenen ek bir azaltma beklentisine rağmen, bu gerçekleşmedi. Bunun yerine, silah ve mühimmat sevkiyatı da dahil olmak üzere artan askeri faaliyetler gözlemlendi ve Haseke Valiliği’ndeki kalan üslerdeki kuvvetlerin hazırlık durumunu test etmek için canlı ateş tatbikatları yapıldı.

“ABD varlığının sürdürülmesi acil bir zorunluluk”

Görünüşe göre Washington, Süveyda ve sahil şeridindeki olayların ardından geçiş hükümetinin varlığının azalması, iki taraf arasında yapılacak Paris görüşmesinin başarısız olması durumunda Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile çatışma olasılığı ve IŞİD hücrelerinin faaliyetlerindeki gözle görülür artış gibi faktörlerin, ABD varlığının herhangi bir azalma olmaksızın sürdürülmesini acil bir zorunluluk haline getirdiğine inanıyor. Bu varlık, özellikle İsrail ile normalleşme ve yabancı savaşçılar sorununun çözümü gibi gerekli koşulları karşılayamaması halinde Şam üzerinde bir baskı unsuru olmaya devam ediyor.

“Şam’a havuç-sopa politikası”

Washington, Şam’a karşı havuç-sopa politikasını sürdürüyor. Bu durum, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack’ın bazen olumlu, bazen de temkinli açıklamalarında açıkça görülüyordu. Barrack, yaptırımların kaldırılacağı yönündeki önceki duyuruya rağmen Sezar Yasası’nı uygulamaya devam ederken, Suriye’nin “teröre destek veren devlet” statüsünü korudu. Barrack daha önce, “ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını bu yıl sonuna kadar kademeli olarak azaltacağını, ancak nihayetinde Irak ve Ürdün ile sınır üçgeninde yer aldığı düşünülen El-Tanf’ta tek bir üssü koruyacağını” iddia etmişti. Bu, sahadaki gerçeklerle çelişiyor.

Senaryolara hazırlık

Bu gerçek göz önüne alındığında, ABD’nin şu ana kadarki net kararı, olası senaryolara hazırlık olarak askeri varlığını sürdürmek ve güçlendirmektir. Bu, özellikle Süveyda’da yarı özerk yönetimin ilan edilmesi ve Kürtlerin 12 yıl önce ilan edilen ademi merkeziyetçilik ve öz yönetimlerinin korunması taleplerindeki ısrarlarının ardından, Suriye’nin geçiş sürecini saran çalkantı göz önüne alındığında özellikle doğrudur.

Askeri raporda dikkat çeken ifade

Bu bağlamda, Amerikan internet sitesi Al-Monitor’un yayınladığı bir raporda, “cari yıl (2025) için hazırlanan savunma harcamaları tasarısının, ABD güçlerinin Suriye’den çekilmesini kısıtlayacağı” belirtilirken, “yasa tasarısının, ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) Suriye’den herhangi bir çekilmenin IŞİD’i yenme misyonuna zarar vermeyeceğini teyit eden resmi bir belge sunmasını gerektirdiği” ifade edildi. Rapora göre, tasarı, Kongre’ye önceden bildirimde bulunulmaksızın Suriye’deki ABD askeri üslerinin azaltılmasını veya güçlendirilmesini yasaklayan bir madde içeriyor. Ayrıca, “Kongre’ye sunulan raporun, Suriye yerel güçlerine sağlanan destek veya eğitimdeki herhangi bir boşluğun değerlendirilmesini içermesi gerektiği” vurgulanıyor.

“Yakın zamanda üs boşalması olmayacak, takviye artacak”

Aynı bağlamda, bir saha kaynağı El-Ahbar’a yaptığı açıklamada, “ABD’nin Suriye’deki son askeri hareketliliği, daha fazla üssün yakın zamanda boşaltılacağına işaret etmiyor” dedi ve “Ayn el-Arab(Kobani) ve Deyr Hafer’e yönelik artan hareketlilik, El-Bab kentinde gerçekleştirilen ve bir Irak liderinin tutuklanması ile sonuçlanan çıkarma ve baskınla daha da güçleniyor” ifadelerini kullandı.

Kaynak, “ABD’nin hem havadan hem de karadan askeri takviyeleri üslere doğru devam ediyor ve bu durum, azaltım ve geri çekilme için değil, istikrar ve hayatta kalma ortamı yaratıyor.” dedi. Kaynak, “Washington’ın gelecekte üslerini ekipman, mühimmat ve hatta belki de personel ile takviye etmek için çalışacağını” öngördü. “Suriye’deki istikrarsızlık durumu, ABD’yi Suriye’ye daha fazla güç konuşlandırmaya zorlayabilir.” diye ekledi. 

Related Posts

Deprem bölgesinde hava nasıl olacak? Meteorolojiden uyarı

Balıkesir’deki 6,1 büyüklüğündeki deprem bölgede paniğe neden oldu. Vatandaşlar geceyi sokakta geçirdi. Artçılar devam ederken Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), deprem bölgesi için kuvvetli rüzgar uyarısı verdi.

İDO feribotunda korku dolu dakikalar!

Balıkesir’in Marmara ilçesi açıklarında kayaya çarpan İDO feribotu, kaza sonrasında tabanından su almaya başladı. Yolcuların yaşadığı panik anları cep telefonu kamerasına yansıdı.

Fenomen motosikletli kaza kurbanı

TEM yolunda tır ile çarpışan motosikletin sürücüsü olan sosyal medya fenomeni Deniz Servan Narin hayatını kaybetti.

Tatil İçin ABD’ye giden Yeliz Yeşilmen isyan etti

Amerika tatili sonrası yaşadığı olumsuz deneyimleri basın mensuplarına anlatan Yeliz Yeşilmen, Bodrum’da gazetecilerle sohbetinde dikkat çeken açıklamalar yaptı. “Ülkemizin kıymetini bilelim” diyen ünlü isim, “Biz aç kaldık. Onu bırak, kendi bavulumuzu kendimiz taşıdık. En lüks, en pahalı otellerde bavul taşıdık, sıra bekledik. Kabus gibiydi” sözleriyle yaşadığı hayal kırıklığını dile getirdi.

Fabrika alev alev yandı, 2 kişi hayatını kaybetti

Balıkesir’in Gönen ilçesinde süt ürünleri fabrikasında yangın çıktı. 4 saatlik müdahalenin ardından yangın söndürülürken 2 kişi hayatını kaybetti.

Denizli’deki orman yangınında 165 hektar alan kül olmaktan kurtarıldı

Denizli’nin Honaz ilçesinde çıkan orman yangını, ekiplerin havadan ve karadan yapılan yoğun mücadele sonucu büyümeden kontrol altına alındı.

vozol puff